Google ve Düşüncenin Sınırları

Google ve Düşüncenin Sınırları

Google. Geçtiğimiz eylül ayında (27 Eylül 2016) 18 yaşına giren, doğduğu günden kısa bir süre sonrasında hayatımızda oldukça büyük bir yere sahip olan, zamanla fiil haline gelmiş, teknik tabirle arama motoru, halk dilinde internetin ta kendisi. Hatta hayatımıza o kadar yerleşti ki, dialoglarımızda “yaz, x diye çıkar” öbeğini günlük hayatımızda sık sık kullanıyoruz. Herkes nereye yazacağını çok iyi biliyor. Belki de yıllar önce Google bunu öngörmüş ve kendi geliştirdiği tarayıcısı olan Chrome’da insanların adres çubuğuna arama terimlerini yazabilme özelliğini getirmişti.

Aranızda ilk Google aramasını hatırlayan var mı? Acaba ilk aramanızda karşınıza çıkan sonuç sizi ikna edebilmiş miydi? Tahminimce hayır. Belki biraz ikna olanlar vardır ama mutlaka destekleyici birkaç tane daha bilgiye ihtiyaç duyulmuştur. Peki şimdi? Google aramalarında sonuç vermeyen bir öbeğe utanmadan “yok öyle bir şey” demeye mi başladık yoksa?

United Nations Agency’nin yaptığı araştırmaya göre 2000 yılında 400 milyon olan internet kullanıcı sayısı, 2015 yılında 3.2 milyar’a erişmiş durumda.

Peki bir günde yapılan Google arama sayısı? Internetlivestats verisine göre günde ortalama 3.5 milyar arama yapılıyor. Bunun haricinde başka bir veri de global olarak bakıldığında aramaların %78’i Google üzerinden yapılıyor ve bu sayı diğer arama motorlarının aksine her sene artış gösteriyor.

Dünya Geneli Aylık Arama Motoru Sayıları

Çok kaba bir hesapla neredeyse tüm internet kullanıcıları her gün, yapacağı bir arama için Google’a danışıyor. Yani standart kullanıcılar için internet = Google demek çok da yanlış bir eşitlik olmaz. Zaten öyle olmasa Google gelir modelini arama ağı reklamları üzerine kurmazdı; ya da varlığını günümüze kadar sürdüremezdi.

Bu yazıda tartışacağımız konu gelir modeli, yıllık gelir miktarı ya da günlük arama hacmi değil. Yapılan 3.5 milyar aramanın standardize edilme uğraşı. Genel anlamda baktığımızda bu hiç yanlış bir düşünce değil. 3.5 milyar aramayı nasıl optimize edebiliriz, ya da arayanın en uygun sonuca ulaşmasının uğraşı. Google’ın resmi web sitesinde misyon tanımı “Google’ın misyonu, dünyanın bilgilerini düzenlemek ve evrensel olarak erişilebilir ve yararlı kılmaktır.” olarak tanımlanmış.

Ancak bir de farklı bir açıdan bakalım olaya. Tüm profesyonel alışveriş siteleri ya da ziyaretçi çekmeyi amaçlayan tüm web siteleri üzerinde yapılan tüm optimizasyonlar, “en uygun sonucu biz veriyoruz”u arama motoruna – Google’a – kanıtlamaktır. Bu olaya seo(search engine optimization) adını veririz.

Bilgi Kapasitemiz Google’ın İzin Verdiği Ölçüde Geniş

Google 2000 yılından beri arama motoru algoritması üzerinde binlerce defa güncellemeler yapmıştır. Zamanla geliştirilen algoritmalarda şu anda yayınlanmış olan son algoritma Penguin 4.0 Phase 2 olarak biliniyor. (6 Ekim 2016)
Arama motoru optimizasyonu yapan profesyoneller bu algoritmaları sıklıkla kontrol eder ve yönetmekte oldukları siteleri bu algoritma güncellemeleri doğrultusunda ayarlarlar.

Algoritmaya bağlı olarak zaman içerisinde siteler buna uyum gösterir; göstermeyenler sıralamada geriye düşer ve dolayısıyla bu döngü ile web içeriği Google’ın algoritmalarıyla/kurallarıyla şekillenir ve bilgi, Google daha iyi hizmet verebilsin diye kalıba girmiş olur.

Son kullanıcı olarak yaptığımız aramalar bu kurallar ile şekillenir, web içeriği hazırlayanlar için içerikler kurallar yönünde şekillenir ve en nihayetinde her gün soru sorup cevap aldığımız yer Google olduğu için düşünce yöntemimiz de şekil almaya başlar, bilgi akışı kalıba girer. Standartlaştırılmış bilgi alışverişi ilk bakışta kolaylık sağlıyormuş gibi gelse de tehlikeli olan bir nokta vardır. O da bu “standart” bilgilerin manipülasyona açık olmasıdır.

Google’da yaptığınız bir aramayı ele alalım. Örneğimiz bir zamanlar pek popüler olan elbisenin renginin tartışılması olsun. Bunu öğrenmek için arama yapan kullanıcılar, “elbise mavi mi yoksa beyaz mı” gibi bir arama yapacak ve nerdeyse hepsi sadece ilk sayfa sonuçlarına odaklanıp, yanıtını almış olacak. Yani ilk sırada yer almayı başarabilen siteler “doğru” sonucu vermiş olacak.

guy_billout_int_1

Bu konuyu siyasi konularda ele almayı sizlere bırakıyorum. Yani “soykırım oldu mu?” “x terör örgütü müdür? “ gibi soruların yanıtlarını bu şekilde arayan milyonların olduğunu ve ilk sayfada çıkan sonuçların doğruluğunun tartışmasız kabul edildiğini gözlemlemek düşündürücü.

İnternette otoritenin olamayacağını savunan, “A free and open world depends on a free and open Internet.“ sloganına sahip bir firma, sahip olduğu bu arama algoritması ve kurallar dizisiyle insanlara bilgi akışını sağlıyor. İronik değil mi?

PaylaşınTweet about this on TwitterShare on FacebookShare on Google+Share on LinkedInEmail this to someone
Kıvanç Bayraktaroğlu

Kıvanç Bayraktaroğlu

Co-Founder - Chief Digital Officer

More Posts - Website